Psikoterapi nedir? Psikoterapist Kimdir? Psikoterapinin arkadaşımla yaptığım sohbetten ne farkı vardır?
Bireysel psikoterapiyi danışan- danışman arasında geçen özel bir etkileşim biçimi olarak tanımlayabiliriz. Tüm terapilerin amacı uyumsuz davranışları değiştirerek kişinin algıladığı mutsuzluğu ya da acıyı ortadan kaldırmaktır. Bununla beraber hastanın kendi başına düşünmesine, karar verebilmesine, kendini tanımasına yardımcı olma amacı taşır.
Terapist çoğunlukla hastanın hayatında yönlendirici olmaz. Hastayı tüm yönleriyle koşulsuz kabul eder. Terapinin hasta için belki de en güzel tarafı söylediklerinden kendinden, geçmişinden ve yaptıklarından utanç duymadan çekinmeden kendini ifade edebilmesi ve ne olursa olsun kabul edileceğini bilmesidir. Kişinin böylesine şeffaf olabileceği birisiyle kuracağı güvene dayalı etkili bir iletişim başarılı bir terapideki ön koşuldur.
İnsan hayatın içinde kendisi olabildiğinde, kendini açma cesaretini gösterebildiğinde risk almış olur. Oysa bu terapi ortamı için geçerli değildir. Terapi sürecinde koşulsuz kabul göreceğiniz belki de yegane yerdesinizdir. Kendimiz olarak, kabul edildiğimizde büyürüz, gelişiriz, çiçek açarız. Kendimizi ortaya koyup da kabul edilmediğimizde yara alırız ki bu yara derin hatta çok derin olabilir. Bu nedenle insanlar kendileri olamazlar, hayat içinde rol yapmaya oynamaya alışırlar. O kadar ki bir süre sonra kendilerini unuturlar, kendilerini bulamazlar. Psikoterapi insanın kendini yeniden bulma, keşfetme serüvenidir. Bir yolculuktur.
Terapide sihir yoktur. Hastaların seanstan sihirli değnek değmişçesine değişeceği beklentisi terapi sürecini engelleyen bir faktördür. Hayal kırıklığı oluşturur. Sihirbaz terapist imajı psikoterapi için bir sorundur.
Tüm terapiler temelde hasta için bir öğrenme sürecidir. Bu süreçte birbirinden farklı terapi türleri kullanılabilir.
Psikoterapi Türleri nelerdir?
Psikoterapi türleri terapistin hastaya yaklaşımına göre, kuramsal çıkış noktasına göre ya da yapısına göre ayrılabilir. Önemli olan terapi türü ya da terapistin benimsediği terapi ekolü değil kurulan ilişkinin niteliği ve güvendir. Bazı hastalar uygulanan terapi türünü bilmek ister ve bazen bilinmesi kişiye yardımcı da olabilir.
Kullanılan terapi türü ne olursa olsun terapi süreci terapistin imzasını taşır. Psikoterapide terapistin ruhunun izleri hissedilir.
Bir tek psikolojik kurama ya da ilkeye sıkı sıkıya bağlı, tek bir terapi türünü benimsemiş terapist kaybolmamak için sürekli ana yolda güvenlikli alanda ilerleyen birine benzer. Böyle bir yaklaşım özellikle toplumumuzda hastanın beklentilerini karşılayamaz.
İyi bir terapist pek çok psikoterapi türünü ve psikolojik ilkeleri iyi bilen gerektiğinde gereken yaklaşımı hastanın ihtiyacına göre uygulayabilen, ana yolu unutmadan tali yollara da girme ve kestirme yolları kullanma cesaretini gösterebilen kişidir.
Bunun için de Psikoterapistin kuramsal bilgisi sağlam, tali yolları iyi bilecek kadar tecrübeli olması gerekir.
Psikoterapist kimdir?
Psikorerapist, psikoterapi uygulama becerisi ve yeterliliğine sahip bu alanda özel eğitimlerini tamamlamış kişidir. Bu kişi bir psikolog ya da psikiyatrist olabileceği gibi, bu alanda eğitim almış bir ruh sağlığı çalışanı da olabilir. Terapist psikolojik ilkeleri kullanarak kişinin hayatında ona acı veren duygu düşünce ve hareketlerini değiştirmesine ve böylelikle hayatını daha kolay kontrol etmesine yardımcı olan kişidir.
Psikoterapist kişinin daha iyi olmak için gereken tüm kaynaklara zaten sahip olduğuna inanır. Bir arkeolog gibi ruhun katmanlarını arasında kazı yaparak kişinin kendini keşfetmesi, kendini tanıması için çalışır. Gerçek Psikoterapi kişiye kim olduğunu yansıtabilmektir.
Psikoterapinin arkadaşımla yaptığım sohbetten ne farkı vardır?
Psikoterapideki ilişki biçimi ve etkileşim diğer kişilerarası ilişkilere çok benzer. Aradaki en önemli farklılık etkileşimin terapist tarafından yapılandırılmış olması ve bir amacının olmasıdır. Her iki tarafta niçin bir arada olduklarının etkileşimlerinin kurallarının ve amaçlarının neler olduğunun farkındadır. Terapi ilişkisi gelişigüzel ve rastlantısal değildir. İki kişi bir kişinin yaşamındaki sorunlara odaklanmıştır. Arkadaş sohbetinde olduğu gibi sorunlar karşılıklı dile getirilip paylaşılmaz. Terapistin özel yaşamı ya da sorunları gündeme gelmez.
Arkadaşla yapılan sohbetlerde sırlarınızın etrafa dağılması riski vardır. Psikoterapide ise gizlilik esastır. Konuşulanlar terapist hasta arasında kalır.
Arkadaşlarımız, akrabalarımız eşimiz dostumuz bizimle ilgili konularda objektif olamazlar. Yaşam kalitemizle birebir bağlantılı olan kişiler söz konusu olduğunda hiç birimiz objektif olamayız. Bu nedenle terapistler yüzlerce kişiyi iyileştirseler de kendi yakınlarına faydalı olamazlar. Yani sevdiklerimizle konuşmak dertleşmek bizi rahatlatsa da onların bizim sorunlarımıza tarafsız bakamayacağı yapılan konuşmaların sohbet etmekten öteye gidemeyeceği hatta duygular fazlaca işin içine karıştığında yanlış yönlendirmelerin olabileceğini bilmek gerekir.
Ben Psikoterapistten daha akıllıyım, benim bilmediğim ne söyleyebilir ki?
Terapist sizden daha iyi bilen kişi değil ruhun labirentlerini iyi bilen kişidir. Terapist hayatın her alanında her konuya vakıf ve çok akıllı kişi demek değildir. Davranış bilimini bilen, analiz edebilen yol gösterebilen kişidir.
Terapistin sizi değiştirmek gibi bir görevi de yoktur. Zaten kimse sizi değiştiremez ve terapist de buna dahildir.
Sanıldığının aksine terapist hastaya önerilerde bulunmaz, nasihat etmez ve akıl vermez. Ne yapıp ne yapmaması gerektiğini de söylemez. Zaten kişi bir psikoterapiste gelene kadar pek çok insana danışmış ve pek çok insanda ne yapacağıyla ilgili önerilerde bulunmuştur. Zaten toplumumuzda istenmeden akıl verme eğilimi oldukça fazladır. Bununla beraber herkesin kendine yetecek aklı vardır ve önemli olan herkesin kendi potansiyelini ortaya çıkarmasıdır.
Terapistin kişilik özellikleri önemli midir?
Hem terapistin hem danışanın kişilik özelliklerinin önemi vardır. Bu noktada belli başlı bir özellikten bahsetmek çok doğru olmaz. Ancak genel kural tarafların birbirine güven duyması ve birbirlerini en azından sempatik bulmaları gerektiğidir. Sıcakkanlı ve sempatik bir terapist ilişki sürecinde kişinin kendini daha rahat hissetmesini sağlayacaktır. Bunun yanında terapistin tecrübeli olması çok önemli bir noktadır. Tecrübe terapistin uzman bir kişi olduğunu göstereceğinden hastanın da umutlanmasını sağlayacaktır.
Terapi sürecinde hastaların merak ettiği konulardan biri de terapistin kendi sorunlarının olup olmadığı ve eğer oluyorsa terapistin bu sorunlarla nasıl başa çıktığıdır. Bu noktada terapistin kişisel bütünlüğü önem kazanır. Psikoterapi sürecinde terapist başrolünü oynadığı tiyatro sahnesinde gibidir. Bu nedenle aktif, dinamik ve canlı bir görünüme sahip olmalı, özel hayatında ne yaşarsa yaşasın bunu seans odasında yansıtmamalıdır. Elbette terapistte insandır ve insana özgü sorunları vardır.
Terapistin duyguları terapi sürecine karışırsa?……
Terapistin öncelikle insan olduğu akılda tutulmalıdır. Onun da duyguları vardır ve böylesine mahrem bir ilişkide duygular işin içine karışabilir.
Burada önemli olan nokta terapistin duygularının farkına varması ve terapinin lehine sonuçlanacak şekilde bu durumdan ustaca faydalanabilmesidir. Terapistin duyguları seansın akışını bozacak ya da verimi düşürecek hale gelirse, hastaya zarar vermesi söz konusu olursa terapistin de kendisiyle ilgili psikolojik yardım alması gerekebilir.
Ancak, duygularının farkına varan, insanca bakışını kaybetmeden profesyonel çizgide kalabilen terapist başarılı psikoterapiyi doğurur.
Hasta terapistine aşık olursa….?
Aşk, öfke, nefret…. Terapide terapiste karşı pek çok duygu hissedilebilir. Aslında terapiste karşı demek çok da doğru olmaz. Bunun yerine “terapist imgesine” karşı demek daha yerinde olacaktır. Çünkü hastalar terapistleri hakkında bir duygu oluşturmaya yetecek bilgiye sahip değildirler, terapistlerinin kişilikleri, nasıl bir insan oldukları hakkında hiçbir fikirleri yoktur. Bazı duyguların oluşması için önce o kişiyi tanımak gerekir. Oysa ki terapist hiç tanımadığınız birisidir.
Terapi sürecinde hastaların terapistlerine karşı olumlu ya da olumsuz pek çok duygu geliştirmesi son derece olağandır. Zaman zaman bağlılık, zaman zaman aşk, öfke, kızgınlık.. . pek çok duygu olsa da asıl olan her şeye rağmen hastanın güven duygusunun devam etmesidir. Güven devam ettiği ve seanslar sürdüğü müddetçe tüm karışık duygular zamanla çözümlenir ve hasta kişisel bütünlüğüne kavuşur.
Kimler Psikoterapiden Faydalanır? Kimlere uygun değildir?
Psikotik bozukluklar ve ileri derecede kişilik bozuklukları psikoterapi için uygun değildir. Bu genel sınıflamanın dışında;
Psikoterapi için başvuracak kişilerin psikolojik kavramlarla düşünmeye yatkınlığı (anksiyete, üzüntü, mutluluk, ümitsizlik…) ve sorunlarını psikolojik kavramlarla bağdaştırabilmesi terapiden daha iyi faydalanacaklarını gösterir.
Psikoterapi süreci konuşmaya dayalı olduğu için hastanın yeterince konuşkan olması da başarıyı arttırır.
Çocuklar ve gençlerin terapiden daha iyi faydalandıkları da bir gerçektir.
Hastanın eğitimli ve zeki olması,
Psikoterapi için ayıracak zamanının ve bütçenin olması,
Son olarak en önemlisi kişinin terapiye kendi isteğiyle gelmesi ve değişimi istemesidir.
Psikoterapi seansları başlarken;
İlk seansta terapist ve hasta arasında yazılı olmayan bir anlaşma yapılır. Bu anlaşmada tarafların uyacağı kurallar, tarafların beklentileri, kaç seans ve ne sıklıkta çalışılacağı gibi konular mümkün olduğunca netleştirilmeye çalışılır. Seanslar başlarken hastaların kabul etmesi gereken kurallar bir başka deyişle psikoterapinin şartları şöyle sıralanabilir:
1-Psikoterapinin nihai görevi hastanın değiştiremediklerini yeniden yorumlamasıdır.
2-Psikoterapi sistemli ve sürekli bir tedavi biçimidir. Tek bir seansta sihirli değnek değmişçesine değişim gerçekleşmesi beklenmemelidir.
3- Psikoterapi sorumluluk almak anlamına gelir. Sorumluluğun farkında olmak, kişinin kendi özünü, kaderini, hayattaki durumunu, duygularını hatta acı çekisinin farkında olmaktır.
Böyle bir sorumluluğu kabul etmeyen, çektiği sıkıntı için başkalarını ya da başka güçleri suçlamaya hala devam eden hasta için hiçbir Psikoterapi olası değildir.
4-Psikoterapinin başarılı olması için hastanın değişimi gerçekten istemesi ve aktif bir biçimde Psikoterapistin vereceği görevleri ve ödevleri yerine getirmesi gerekir.
5-Önemli olan başımıza gelen olaylar değil olayları yorumlayış biçimimizdir.
6-Değişim ve gelişim için insanın ihtiyaç duyduğu her şey özünde mevcuttur. Dışardan hiçbir kaynağa ihtiyaç yoktur. Terapist kişiye bu kaynakları nasıl ortaya çıkaracağının ve nasıl etkin bir şekilde kullanacağının farkına varmasını sağlar.
7-Değişim Psikoterapistin işidir ve terapatik değişim eylem ifade etmelidir.
8-Kişinin dünyasını başka hiç kimse onun yerine değiştiremez. Eğer biri değişecekse aktif bir şekilde değişmelidir, yani bunun için çaba harcamalıdır.
Kısa Kısa….
*** Psikoterapi bireysel ya da grupla gerçekleştirilen ruhsal iyileşmeye yönelik profesyonel bir ilişki biçimidir. Psikoterapiyi yapan kişiye Psikoterapist bu hizmetten faydalanan kişiye ise danışan, hasta ya da müşteri denir.
*** Psikoterapi hizmetinden faydalanacak kişinin bilinçli düşünme yeteneğine sahip olması önemlidir. Düşünce ve algılamalarında bozulmanın olduğu ağır psikotik vakalarda ve kişilik bozukluklarında Psikoterapi süreci zorludur ya da çoğu zaman mümkün değildir.
*** Bazı istisnalar hariç; eğitim düzeyi yüksek, genç ya da orta yaşlı kimseler bu hizmetten daha iyi faydalandığı görülmüştür.
*** Psikoterapide ilk adım hizmeti veren Psikoterapist ile hizmeti alan danışan (hasta – müşteri) arasında karşılıklı güven ilişkisinin kurulmasıdır. İlk seanslar güven ilişkisinin oluşup oluşmayacağıyla ilgili sinyalleri verir. Hastanın kendisini gerçek anlamda rahat hissetmesi için en az üç seansa ihtiyaç olabilir.
*** Günümüzde çoğu insanın uzun süreli Psikoterapiler için sabrı ve zamanı yok gibidir. Günümüz insanı mümkün olduğunca hızlı sonuç almak istemektedir.
*** İlaç tedavisiyle kıyasladığında Psikoterapi daha uzun süreli ve maliyetli bir yöntemdir. Gerektiğinde ilaç tedavisiyle birlikte yürütülür, kimi zamanda tek başına kullanılabilir.
*** Terapide ilk bir iki seansta sihirli değnek mucizesi yoktur. Hastanın sabırla ve istekle terapistin belirlediği sıklıkta seanslara mutlaka devam etmesi gerekir.
Bu noktada kimi zaman “acaba sömürülüyor muyum?” “Bu yöntem işe yarar mı?” “boşuna mı para veriyorum? gibi endişeler devreye girebilir. Eğer terapistinizi iyi araştırır ve ona güvenirseniz böyle endişeler kaybolacaktır. Aslında en iyisi bu endişeleri terapistinizle hemen paylaşmaktır. Kafanızdaki soru işaretleri halen devam ediyorsa terapistinizle aranızda güven ilişkisi kurulmamış demektir. Böyle bir durumda terapistinizi değiştirmek daha uygun olabilir.
*** Terapi sürecini öğüt vermek, akıl almak, teselli bulmak, ağlayacak bir omuz gibi düşünenler terapist bana benim bilmediğim ne söyleyebilir diyerek terapiyi reddederler. Terapistin görevi size öğüt vermek, ne yapacağınızı söylemek değildir. Hep orada olan ama sizin göremediğiniz manzarayı eğer görmek istiyorsanız terapist size kolaylıkla gösterir. Çözüm her zaman kişinin içindedir. Terapist sizi değiştirmez. Siz isterseniz Psikoterapistten aldığınız “profesyonel yardım ve deste” ile hızla değişirsiniz.
*** Müjde !!! Hayatınızın sorumluluğu size aittir. Başınıza gelen her şeye ilgili sorumluluk almaya hazırsanız terapi size hastalıklarınızın ve hayatınızın kontrolünü ele alma gücü verir.
Açıklama: Yukarıda, “hasta” “danışan” ve “müşteri” kavramları aynı anlamı taşımaktadır. Psikoterapi uygulayan kişi eğer tıp doktoru değilse kanunen hasta kelimesini kullanmaz. Bunun yerine danışan ya da müşteri kavramları kullanılır. Türkiyede çoğu Psikoterapist çalıştığı kişilere “danışan” demeyi tercih ediyor. Yukarıda daha ziyade hasta kelimesini kullanmamızın nedeni danışan kelimesinin fazla bilinmeyen biraz da kafa karıştıran bir kelime olmasıdır. Müşteri sözcüğü ise toplumumuz açısından biraz duygusuzca kalmaktadır.
TEL:0533 373 81 23